bugün
yenile
    1. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      memleketim erzincan'da bile bu yazıyı gördüğümde anlam verememiştim zamanında. sonradan mustafa sarıgül'ün hemşehrim olduğunu öğrendim ve gururlanmıştım. çocukluğumun geçtiği ilçeye şişli'ye katkısı tartışılmaz. binali yıldırım beyle ilçesine kadar hemşehriyiz adam başbakan amk ama durum aynı değil. bir ara istanbul'un her duvarda mustafa sarıgül'e ithafen bu yazı vardı. "çare badegül" diye espri bile kasıldı bu yazı üzerinden. sahi noldu?
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      zonguldakta sehrin disinda, sehirlerarasi yolda magarada, tunelde gormust bu yaziyi. ardindan inandim ki her yere yayilmis bi tarikatin isidir. ayrica bir rivayet icin: (bkz: take care sarıgül)
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu yazıyı sanırım her yerde görme şansınız var, küçükken hep yol kenarlarındaki duvarlarda çare sarıgül yazısını görüp ne alaka amk falan derdim sonradan çaktım mevzuyu.
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Çare Sarıgül vol. 2 için; (bkz: Muharrem İnce)
    5. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bu sloganın, pek bilinmese de, acıklı bir hikâyesi vardır. Her şey Cardiffli James Redrose adlı bir tüccarın İstanbul'a gelişi ile başlar. Galler'in en büyük tüccarlarından olan James Abi, iş icabı sürekli buraya git gel yapmaya başlar. Bu sırada yanında güzeller güzeli kızı Sharon da ona refakat eder. Sharon yeni mezun, babasının yanında tecrübe kazanmaya çalışan aklı başında bir hamınefendidir. Mr. Redrose iş ile çok meşgul olmasına rağmen Sharon ara sıra kendisini güzel İstanbul gecelerine bırakmaktadır. İşte bu günlerde kızın yazısı kötü olduğu için bununla ilgili şaka yapan bir genç, yağız oğlanla tanışır. O dönemler Marmara Üniversitesi'nde okuyan, 22 yaşında Mustafa. Takvimler '78 baharında iken daha tanıştıkları ilk geceyi büyülü bir şekilde bu iki insan bir anda birbirlerine vurulmuşlardır. Sharon, babasının gitmesine rağmen İstanbul'da kaldı. Babası zâten kısa bir süre sonra gelecekti ve bu kısa tatilden sonra kızını da alıp dönmeyi planlıyordu. Sharon ile Mustafa genelde Mecidiyeköy'de, Nişantaşı'nda, Teşvikiye'de ve Halaskargazi'de geziyor, eğleniyor ve ardından Maçka Parkı'nda huzur ve sevgi içerisinde biralarını içiyordu. Ne var ki günler hızlıydı ve zaman uçup gidiyordu. Mr. James, İstanbul'a dönmüştü. Sharon cesaretini toplayarak babasına açıldı ve yanında Mustafa da oradaydı. Fakat baba bu ilişkiyi öğrenir öğrenmez sinirden gözü döndü. Masada ne varsa parçaladı ve Mustafa'yı tehdit edip kızını aldığı gibi çıktı. Bu ikisi bir daha asla birbirlerini göremedi. Söylenti odur ki Mr. James bir fenerbahçelidir ve en çok şayet evlenirlerse soyadları Galatasaray'ı andıracağından bu ilişkiye karşı çıkmıştır. Zira kadim günlerin insanları gariptir ve onlara akıl sır ermez. Fakat Sharon üzüntüden harap olmuştur ve ertesi günü Britanya'ya uçacaktır. Babasından izin ister ve birkaç koruma ile birlikte olmak kaydı ile babası dışarı çıkmasına müsaade eder. Fakat Sharon hızlı ve atletik bir kız olduğundan ve belki de Tanrı'nın yardımı ile korumaları atlatır ve birlikte gezdikleri Şişli'nin sokaklarında Mustafasını arar. Heyhat, onu bulması pek mümkün değildir çünkü Mustafa hasta olup yataklara düşmüştür. Sharon onu bulamaz ama geçtiği ve önceden de geçmiş oldukları tüm sokaklara "TAKE CARE SARIGÜL" yazar. Türkçe bilmediğinden ve yarın gideceğinden dolayı bir vedadır bu. İşte uyandıklarında birçok sokakta bu yazıyı gören insanlar bir da Sharon'ın kötü yazısından mütevellit bunu biraz okurlar ve günümüze kadar bu şimdiki formunu alır. İnsanlar bu büyük aşkı hatırlatmak için duvarlara -yanlış da olsa- "tek çare Sarıgül" yazarlar. İşte bunun hikâyesi böyledir dostlar. O delikanlı, Mustafa Sarıgül, 2 yıl sonra mecburen evlenir fakat birlikte gezdikleri yerler hatırına Şişli'ye olan sevgisi asla bitmez. Mr. Redrose ise iş güzergahını İstanbul'dan kaydırır ve daha da onlardan haber alınmaz. Bir süredir sözlüğe giremiyordum girdiğim anda da bu başlığa denk gelmem iyi oldu. Tekrar bir süre sonra görüşünceye dek, hoşçakalın.